Silivri açıklarında meydana gelen depremler, İstanbul'da büyük bir paniğe yol açtı. İlk olarak 3,9 büyüklüğünde bir deprem meydana gelirken, bunu takip eden 6,2 büyüklüğündeki sarsıntı, başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi'nin tamamında hissedildi. İstanbul'un hangi ilçelerinin daha riskli olduğu sorusu bir kez daha gündeme gelirken, güncellenmiş 2025 depreme dayanıklılık haritası da dikkat çekiyor. İstanbul'un çeşitli bölgelerinin depreme dayanıklılığı, orta dayanıklılığı ve risk taşıyan alanları üzerine yapılan araştırmalar yoğun ilgi görüyor. İşte İstanbul'da depreme dayanıklı olan ilçelere dair detaylar.
Depremler ve Artçı Sarsıntılar
Marmara Denizi'nde saat 12:13'te kaydedilen 3,9 büyüklüğündeki depremin ardından, 12:49'da 6,2 büyüklüğünde bir başka deprem daha meydana geldi. Bu olaylar, özellikle İstanbul'da yaşayan halkın tedirginliğine yol açtı. Depreme dair yaşanan sarsıntılar, Anadolu'nun doğusundan batısına kadar birçok kişi tarafından hissedildi. Ardından gelen artçı sarsıntılar, kentteki kaygıyı artırdı. Deprem bilimcisi Prof. Dr. Naci Görür, bu durumu değerlendirirken büyük bir depremin geleceği konusunda uyarılarda bulundu ve kentsel dönüşüm çalışmalarının yeterli olmayacağına vurgu yaptı. Yapılan açıklamalarda, İstanbul’un deprem riski taşıyan yapısıyla ilgili tehlikeler belirtildi ve çözüm yolları konusunda net bir yaklaşım gerektiği ifade edildi.
Gelecekte Olacak Büyük Depremler
İstanbul ve çevresinde meydana gelen son depremlerin, beklenen büyük depremin habercisi olabileceği yönünde uyarılar gündeme geldi. Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarda, şu anki sarsıntıların Marmara Denizi'nde bulunan Kumburgaz fayı üzerinde meydana geldiğini ve bu depremlerin fayın biriktirdiği stresi artırıp, büyük bir depremin yaklaşmakta olduğunun sinyallerini verdiğini belirtti. 7 büyüklüğünde veya daha fazla bir depremin kaçınılmaz olduğunu savunan Görür, bu durum karşısında İstanbul için hazırlıklı olmak gerektiğini vurgulayarak, uyarılarına dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti. Deprem güvenliği adına atılması gereken adımların bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Yer Bilimcilerin Görüşleri
Diğer bir yer bilimci olan Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, son meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Üşümezsoy, bu depremde kırılan fayın, 1894 yılında yaşanan İstanbul depremiyle bağlantılı olduğunu ve aslında beklenen büyük bir depremin olmayacağını ifade etti. Bu fay üzerinde biriken stresin boşaldığını savunan Üşümezsoy'a göre, yaşanan bu sarsıntıda İstanbul için başka bir deprem riski söz konusu değil. Uzmanlar bu tür depremlerin, olası büyük depremleri önlemek adına önemli birer işaret olduğunu ve şehrin depreme dirençli bir yapıya kavuşması için gerekli adımların atılması gerektiğini vurgulamaktadır.
İstanbul'un Fay Hatları ve Tehlike Potansiyeli
İstanbul, deprem riski açısından en kritik şehirlerden biri olarak biliniyor. Şehir, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer alıyor ve bu nedenle risk grupları arasında 2. ve 3. sıralarda yer alıyor. Fay hattı, Tekirdağ-Şarköy açıklarından başlayarak Marmara Ereğlisi'ne kadar uzanıyor. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Kumburgaz Kolunun da risk taşıdığı ifade ediliyor. Kumburgaz Fayı, Büyükçekmece’nin 15 kilometre açığında yer alıyor ve bu alanda yaşanabilecek olası sarsıntılar, İstanbul'un çeşitli bölgelerinde önemli hasarlara yol açabilir. Şehir, depreme dayanıklı yapılaşma adına büyük bir döneme girmesi gerektiğini uzmanlar aracılığıyla yinelemekte ve kentsel dönüşüm projelerine acilen ihtiyaç duyulduğu ifade edilmektedir.
AFAD'dan Açıklanan Riskli Bölgelere Dikkat
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), İstanbul'daki deprem riski taşıyan alanlara yönelik Kırmızı Eylem Planı'nı yayınladı. Plan, Anadolu Yakası'nda Maltepe, Pendik, Sultanbeyli ve Tuzla gibi ilçelerdeki riskli mahalleleri içerirken, Avrupa Yakası'nda ise Şişli, Zeytinburnu, Esenyurt ve Bakırköy gibi bölgeleri kapsıyor. Bu mahallelerdeki yapıların depreme dayanıklılığının arttırılması için bir dizi önlemler alınması gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca her iki yakada da bulunan riskli bölgelerin belirlenmesi, yerel yönetimlerin acil müdahale planlarını oluşturması adına kritik öneme sahiptir. İstanbul'un geleceğini korumak ve olası büyük depremlere karşı hazırlıklı olmak için bu riskli alanlarda derhal önlemler alınması gerektiği vurgulanmaktadır.